Sosyal Medya

Prof. Dr. Cengiz Tomar:Amerika Türkiye’yi yıkıma itmek istedi

ABD işgaliyle Irak bölündü. İç savaş görüntüsüyle Suriye bölünüyor. Eş zamanlı olarak Türkiye’nin üzerine PKK, DAEŞ ve FETÖ terör örgütleri salınıyor. Meşru iktidarı alaşağı etmek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı öldürüp Türkiye’yi düşürmek isteyenlerin geldiği son sefil nokta darbe-işgal girişimi oldu. Saldırı geri çevrildi ama saldırılar terör ve fay hatları zorlaması olarak sürüyor. Bölgede olanların nasıl bir tarihsel anlamı var? ABD bölgede yaratıcı kaos teorisini mi işletiyor? Türkiye tuzaklardan korunmak için ne yapmalı? Fırat Kalkanı’nın sınırı ne olmalı? Bölgede ve Türkiye’de olup bitenleri ve tüm bu soruların Marmara Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cengiz Tomar ile konuştuk.



TOMAR:  Amerika FETÖ'yü 60'lardan beri kullanıyor. Komuta kademesindeki FETÖ sayısını iyi bildikleri için 2011'de Türkiye'yi Suriye'deki savaÅŸa sokmak için çok çaba harcadılar. BaÅŸaramayınca diÄŸer yöntemler girdi devreye.

**

Önce ABD işgaliyle Irak bölündü. Şimdi iç savaş görünümü ve DAEŞ eliyle Suriye bölünüyor. Eş zamanlı olarak Türkiye'nin üzerine PKK, DAEŞ ve FETÖ terör örgütleri salınıyor. Gezi'den 17-25 Aralık'a, terörden algı operasyonlarına kadar meşru iktidarı alaşağı etmenin her yolu denendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı öldürüp Meclis'i bombalayarak Türkiye'yi düşürmek isteyenlerin geldiği son sefil nokta FETÖ darbe-işgal girişimi oldu. Saldırı hızla geri çevrildi ama terör sürüyor, fay hatları zorlanıyor, ekonomik baskı devam ediyor. Bu esnada Türkiye FETÖ'nün kökünü kazımaya, terörle mücadele etmeye çalışırken bir yanda da sınır güvenliğini sağlamak için sınır dışında savaşıyor. Bölgede olanların nasıl bir tarihsel anlamı var? ABD bölgede yaratıcı kaos teorisini mi işletiyor? Türkiye tuzaklardan korunmak için ne yapmalı? Fırat Kalkanı'nın sınırı ne olmalı? Bölgede ve Türkiye'de olup bitenleri ve tüm bu soruların Marmara Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cengiz Tomar ile konuştuk.

**

Ortadoğu hiç bir zaman durulmadı ama şu anda anlamlandırmakta zorlanılan bir şey yaşanmakta. Suriye ölüyor, Irak fiilen parçalanıyor. Ortadoğu baktığınızda siz ne görüyorsunuz, Amerika ne yapmak istiyor?

Gördüğüm manzara pek içi açıcı deÄŸil maalesef. Afganistan’ı hariç tutarsak, problem OrtadoÄŸu’da Irak’ta baÅŸladı. Suriye’de devam etti. Bizim "devrim" diye düşündüğümüz, demokrasi ve özgürlüğün adımları olarak düşündüğümüz Arap Baharı da araçsallaÅŸtırıldı. Bir senaryonun parçası haline getirildi. Benim gördüğüm ÅŸey, 1916’da verilmiÅŸ sözlerin 100 yıl sonra tekrar gündeme gelmesi. Biri Ermenistan, ikincisi Kürdistan'dı. Ä°ngilizler sözlerini tutamadılar. Türkiye ve Ä°ran gibi devletler sınırlarını kendileri çizdi. Türkiye bir kurtuluÅŸ savaşı yaptı. DiÄŸer sınırları ise iÅŸgalci devletler belirledi. Åžu anda bölgede seküler bir Kürt devleti kurulmaya çalışılıyor. Projenin bu yönde olduÄŸunu düşünüyorum. Bu proje Anglo-Amerikan ve Ä°srail’in çıkarlarına hizmet edecek bölgede. Ãœlkeler mikro-etnik ve mezhebi olarak parçalara ayrılıyor. Bölgede etnik olarak üç baÅŸat ırk var. Araplar, Farslar, Türkler. Bir de Kürtler. Son dönemde batı dünyasının iliÅŸkilerine baktığımız zaman ABD ve Ä°srail iliÅŸkileri açısından Araplarla zaten her zaman problemli oldu. Fars yani Ä°ran da hâkeza. 2000’li yıllara kadar daha ziyade NATO ve ABD’nin çıkarları hususunda uyumlu olan; Ä°srail’le iyi iliÅŸkiler içinde bulunan Türkiye, son dönemde bağımsız bir politika uygulamaya baÅŸladı. Daha ziyade kendi çıkarlarına dayalı, bölgedeki komÅŸuları ve ABD’nin rakibi Rusya ile iliÅŸkiler ve ittifaklar kurmada bağımsız ve kendi çıkarına uygun davranmaya çalıştı. Bu Anglo-Amerikan ve Ä°srail çıkarları açısından rahatsız edici görüldü. Bunun etkilerini yaÅŸadık, yaşıyoruz.

YÃœZYILLIK PLAN Ä°ÅžLÄ°YOR

Osmanlı'nın Ortadoğu topraklarını parçalayan ve paylaşan İngiltere ve Fransa, yüzyıl önce evet Skyes Picot ile Ermenilere ve Kürtlere de bağımsız devlet vaat etmişti. Ama üzerinden bir asır geçti. O sözün nasıl bir bağlayıcılığı olabilir ki sözü veren açısından? Nasıl bir borç bu?

Aslında kendilerini borçlu hissetmiyorlar. Çıkarları öyle gerektiriyor. Ama bunu mazlum toplumlara yardım olarak sunuyorlar. Türklerin, Farsların ve Arapların devletleri var. 30 milyonluk nüfusa sahip bölgenin otokton halkı Kürtlerin de bir devletinin olması gerektiği tezini ileri sürüyorlar. Bunu Kürtleri düşünmekten çok Arap, Fars ve Türklerin devletlerinin ortasında, kendi çıkarları açısından bir denge unsuru olarak seküler bir devlet nihai amaçları.

KENDİ ÇIKARLARI İÇİN BAĞIMSIZ KÜRDİSTAN KURMAK İSTİYORLAR

Yüzyıl önce sınırları cetvelle çizme güçleri varken bunu neden o zaman yapmadılar? Sonuçta Osmanlı toprakları içindeki Kürdistan'ı dörde bölüp dört ülkeye paylaştıran da onlardı?

Ama iÅŸte her senaryoyu her zaman yüzde yüz yapamazsınız. O ülkelerin de -süper güçleri olsa da- sınırları var. Mesela Türkiye bir KurtuluÅŸ Savaşı verdi ve kendi sınırlarını kendi çizdi. Zaten Ä°ran’la sınırları vardı. Türk-Ä°ran sınırı ta Kasr-ı Åžirin’den beri aynıydı. Irak-Ä°ran sınırı da eski. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Ä°ngilizler ve Fransızlar Irak ve Suriye’yi kurdular. Bağımsızlıklarının ardından da yapılan darbelerle bu ülkeleri bir ÅŸekilde kontrol ettiler. Baas ve Arap milliyetçiliÄŸi kullanıldı. 20. Yüzyıl baÅŸlarında Kürt milliyetçiliÄŸi, Arap milliyetçiliÄŸi kadar güçlü deÄŸildi, aÅŸiret yapısı, eÄŸitimsizlik, kırsalda olmak ve çeÅŸitli ülkelere dağılmış olmak gibi sebeplerle. Arapların bu dönemde bir milliyetçi literatürü geliÅŸmiÅŸti ama Kürtlerde durum öyle deÄŸildi. Kürt milliyetçiliÄŸi gecik(tiril)miÅŸ bir Milliyetçilik. Arap milliyetçiliÄŸi 20. yüzyıl baÅŸlarında Arap milliyetçiliÄŸine göre daha olgundu. Kürt milliyetçiliÄŸi ancak 20. Yüzyılın ikinci yarısında olgunlaÅŸtı.

YARATICI KAOS TEORÄ°SÄ°

Soğuk savaş döneminden Arap baharına, Irak söz konusu olduğunda Amerika'nın Irak'ı işgaline kadar Batı, bölgeyi vekilleri eliyle, kukla rejimler marifetiyle yönetti. Bölgede yine de bir "düzen" vardı. Sonra her şey yerinden oynatıldı. Devletler terör örgütü gibi davranıyor, Suriye gibi, terör örgütleri devletleşme süreci yaşıyor, DAEŞ ve PKK gibi. Bu kaosu konuşalım. Nasıl bir kronolojisi var, bunu konuşalım?

Yaratıcı kaos dediÄŸimiz ÅŸey bu. Ve elbette bir kronolojisi var. Burada biraz tarihten bahsetmek gerek. 1950’lerden itibaren OrtadoÄŸu’da müthiÅŸ bir Arap milliyetçiliÄŸi var. Ä°srail’in kurulması ve Arap topraklarını iÅŸgalinin de bunda büyük katkısı var. 1990’lara kadar Arap Dünyasında hakim zihniyet seküler Arap milliyetçiliÄŸiydi. Özellikle devlet yönetimlerinde. PanArabizm, Nasırcılık, Baasçılık vs..  1990’lı yıllarda Arap milliyetçiliÄŸi zayıfladı. Kimilerine göre öldü. Bunun yerini radikal akımlar aldı. Dini söylem güçlendi. ABD’li Neo-con’ların fikir babalarından Bernard Lewis’in 1950’li yıllardan beri yazdıklarına bakarsanız, Türkiye hep övülür Araplarsa yerilir. Ancak son zamanlarda bu tutum deÄŸiÅŸti. Onun yazılarının satır aralarında ve haritalarda OrtadoÄŸu’nun etnik ve mezhebi olarak bölünmesinin daha iyi olacağı öngörülüyor.
SoÄŸuk savaÅŸ döneminde Arap Dünyasındaki totaliter rejimler desteklendi. OrtadoÄŸu devletleri de ABD ve Rusya tarafında olmak üzere ikiye bölünmüştü o yıllarda. Ancak SoÄŸuk Savaşın sona ermesinden sonra totaliter yapılar çatlamaya baÅŸladı. Artık OrtadoÄŸu’da yeni bir düzen lüzumlu. Ancak bunun için mevcut yapıları berhava etmek gerekiyor. Kendi tabirleriyle bir "yaratıcı kaos" gerek. Önce mevcut yapıları deÄŸiÅŸtirmek için bir kaos gerekiyor. Bunu hem Irak hem de Suriye’de gördük. Fay hatlarını kırmak için manivela olarak da el-Kaide ve DAEÅž gibi yapıları kullandılar.

TÜRKİYE'Yİ FETÖ İLE YIKMAYI PLANLADILAR

Bu senaryo Türkiye için de işletildi mi?

Türkiye’de ise FETÖ'yü kullanmaya çalıştılar. Bana göre FETÖ de 1960’lı yıllardan beri ABD’nin kontrolünde, aslında komünizmle mücadele için kuruldu. 1990’larda SoÄŸuk Savaşın sona ermesiyle bir konsept deÄŸiÅŸikliÄŸine gidildi. Türkiye merkezli olmak üzere özellikle Türk Cumhuriyetleri'nde ve Afrika’da ABD çıkarları için çalışmaya baÅŸladı. Amaç okulların kurulduÄŸu ülkelerde elitlerin çocuklarının yanı sıra fakir ama zeki çocukları iyi bir ÅŸekilde yetiÅŸtirerek devlet mekanizmalarına yerleÅŸtirmekti. Zaten bu tür ülkelerde elitlerin çocuklarının ileride önemli pozisyonlara gelmeleri normal bir durum. Fakir ve zeki çocuklar da ailelerinden devÅŸirilerek, iyi bir eÄŸitimle, devlet bürokrasisi için yetiÅŸtirildiler. Orta Asya ve Afrika’da bu okullarda yetiÅŸtirilmiÅŸ, bakan, vali, rektör vs. gibi pozisyonlara gelmiÅŸ pek çok örnek mevcut.

Burada merkez ülke ise mutedil Ä°slam’ın sembolü Türkiye idi. Ãœlkemizde de Türk bayrağını dalgalandıran ve Türkçe öğreten kurumlar olarak görülen bu yapı hem devlet hem de halk tarafından desteklendi. Ana insan gücü “ÅŸakird” adıyla Anadolu’dan, maddi destek ise “himmet” adıyla yine yurdumuzdan temin edildi. ABD için sıfır maliyetli bir projeydi. Bu grup ile Türk Hükumetinin ters düşmesi ile Türkiye ABD, Türkiye-Ä°srail arasında iliÅŸkilerin bozulması arasında da bir paralellik mevcut. Nihayete gelindiÄŸini ve tasfiye edileceÄŸini anlayan FETÖ son olarak bir intihar dalışı yaptı. Zaten artık kaybedecek çok ÅŸeyleri de yoktu.

BaÅŸarılı olamadılar. FETÖ darbesi baÅŸarılı olsaydı, GüneydoÄŸu'da hemen bir özerklik ilan edilecekti. Güneyden de DAEÅž gibi bir örgüt topraklarımıza sokulacaktı. Bir iç savaÅŸ baÅŸlatılacaktı. Hepsi bu yaratıcı kaosun etkileri. Irak ve Suriye’de bunu daha radikal görünen örgütlerle yaptılar. Biz de ise Türkiye’nin yapısına daha uygun görünen FETÖ ile. Zira Türkiye’nin sosyolojik yapısı DAEÅž gibi örgütlere uygun deÄŸil. Yaratıcı Kaos’un önündeki tek engel, her ÅŸeye raÄŸmen güçlü bir yapısı, devlet geleneÄŸi bulunan Türkiye.

ÃœST AKLIN KIT AKLI

FETÖ'yü var eden, onu SSCB dağılana kadar başka bir amaçla kullanan, daha sonra yeni bir format atıp yeni amaca göre güdüleyen ve bunu yaparken de Türkiye'nin gözünü perdeleyen bir akıldan bahsediyoruz. Üstelik Ortadoğu'yu yüzyıl sonra kendisi açısından sıfır maliyetle yeniden parçalayan bir üst akıldan bahsediyoruz. Ama bu akıl bugünün Türkiye'sinde kim yaparsa yapsın bir darbe-işgal girişiminin geri püskürtüleceğini dahi hesap edemiyor. Nasıl oluyor?

Şöyle düşünebiliriz, acaba darbe teÅŸebbüsü planlandığı gibi gece saat 03.00da olsaydı ne olurdu? Ben 12 Eylül’ü çocuk olarak yaÅŸadım. Her ÅŸey gece olup bitmiÅŸti. Sabah kalktığımızda radyodaki kahramanlık türküleri ve sokakları tutmuÅŸ jandarmadan darbe olduÄŸunu anlıyorsunuz. Yapacak pek bir ÅŸey yok artık. Åžayet darbe teÅŸebbüsü gece yapılsa, bütün ordu buna katılmış ve devlet erkânı derdest edilmiÅŸ olsa, halkımız sokaÄŸa çıksa bile sadece katliam ve iç savaÅŸ olurdu. Halkımızın tepkisi çok önemli. Ancak teÅŸebbüsün erkene alınması, herkesin ayakta olması ve CumhurbaÅŸkanımızın televizyonlara çıkabilmesi de çok önemli etken. Ama plan baÅŸarısızlığa mahkum bir plan deÄŸil.

DARBE-Ä°ÅžGAL GAYET Ä°YÄ° PLANLANMIÅžTI

İyi tasarlanmıştı yani?

Ä°yi tasarlanmıştı. Åžu da var. Bütün ordumuz FETÖ yapılanmasına dahil deÄŸildi. Ordumuzun içerisinde vatansever subay ve askerlerimizin de büyük katkısı var. Bunu da söylemek lazım. 12 Eylül’de olduÄŸu gibi ordumuz kütlevi olarak hareket etmedi. Büyük kısmı halkımızın ve demokrasinin tarafında durdu. Bu biraz daha Talat Aydemir vakası gibi cunta yapılanmasıydı. Hem orduda hem de emniyet teÅŸkilatında bu insanlardan nefret eden büyük bir kitle vardı. Çünkü bu yapı bürokrasinin her bölümünde kendinden olmayanlara zulmetti. Biz bunu üniversite de yaÅŸadık. Bu gruptan olmayan bir kısım insan da, güçlü oldukları dönemde, bunların yaptıkları zulümleri bilmelerine raÄŸmen, sırf güce yaslanıp istifade etmek için haksızlıklara seyirci kaldı.

HER TÃœR PROVAKASYONA DÄ°KKAT

Tehlike geçti mi peki?

Ben bir daha darbe gibi bir şey olacağını düşünmüyorum. Ama hem Suriye'de hem Irak'ta şuan askerlerimiz var. Her türlü provokasyon yapılabilir. DAEŞ, PKK vs. diğer örgütlerle işbirliği yapabilirler.

Ben ÅŸuna inanıyorum. 2011’de Suriye savaşı çıktığında ABD bizi Suriye’ye sokmak için büyük çaba gösterdi. Ordumuzun komuta kademesinin en az yarısının FETÖ’cü olduÄŸunu ABD biliyordu. Ä°lk denemeyi o zaman yapacaklardı.

AMERİKA TÜRKİYE'Yİ SAVAŞA SOKMAK İÇİN ÇOK UĞRAŞTI

Amerika Türkiye'yi ısrarla Suriye'ye iterken ÅŸunu mu planlıyordu; "Türk devleti ve ordusu içinde adamlarım var, onları kullanır Türkiye’yi bozguna uÄŸratır, ülkeyi de PKK ve DAEÅž eliyle bölerim". Öyle mi? 

Ben öyle düşünüyorum ÅŸahsen. Suriye savaşının ilk dönemlerini hatırlayın. Esed’in iki-üç ay içinde düşeceÄŸi yönündeki dezenformasyonlar geliyordu. TSK’nın Suriye’ye girmesini teÅŸvik ederken, ABD TSK’daki bu yapılanmayı biliyordu ve asıl o zaman istediklerini elde edeceklerdi. Bu tutmayınca PKK ÅŸehir ayaklanmaları yoluyla kantonlar kurmak istedi Türkiye’de. Bu da olmadı, stratejik ve iç savaÅŸ çıkarmaya yönelik DAEÅž saldırıları yaptırıldı. Son aÅŸama ise FETÖ darbe teÅŸebbüsüydü. ABD ve genel olarak Avrupa, yani müttefiklerimiz, darbe teÅŸebbüsünde Suriye’deki rakiplerimiz Rusya ve Ä°ran kadar dahi destek olmadılar meÅŸru hükümete.

NEO-CONLARIN 60-70 YILLIK PLANLARI

Ortadoğu'nun yıkılıp yeniden inşa edilmesi gerektiği tezini üreten Neo-Conlar var. Onların tasarladıkları Ortadoğu ile şu an olanlar arasında nasıl bir paralellik var?

Bu konuda 1950’lerden beri yazılan makaleleri taradığınızda böyle bir durum görülüyor. Ya bu makaleleri yazanlar çok iyi fütürologlar ve geleceÄŸi görüyorlar ya da bu senaryoların yazımında rol alıyorlar. Üçüncü bir seçenek yok. Mesela Lewis, 1960’larda Türkiye’deki demokrasiyi övüp, Arapları yererken, OrtadoÄŸu ülkelerine fazla dozda demokrasinin yaramayacağını, onları öldürebileceÄŸini iddia ediyordu. Onun 1990’larda yazdıklarına göre ÅŸayet müttefik ülkeler ABD çıkarlarına uygun davranmazsa yüz üstü bırakılmalıydılar (Bunun son örneÄŸi Türkiye sanki). Anglo-Amerikan çevrelerin duayen OrtadoÄŸu uzmanı, OrtadoÄŸu’yu bölen haritaları yapanların da ilki Bernard Lewis. Lewis daha o yıllarda OrtadoÄŸu’da bir LübnanlaÅŸma öngörüyordu. Bu, bölgedeki ulus devletlerin, mikro-etnik ve mezhebi olarak daha küçük parçalara bölünmesi demek. Bu tabi Ä°srail açısından da oldukça rahatlatıcı bir durum. 2006’dan itibaren Büyük OrtadoÄŸu projesi haritaları da hep bu yönde. Son haritalar Irak, Suriye, Türkiye, Mısır ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin mezhebi ve mikro-etnik olarak 14 bölgeye bölünmesini öngörüyor. Bunun bir kısmı gerçekleÅŸti gibi. Irak, Yemen ve Suriye’de bu görülüyor.

Aslında bugün 23 ülkeye bölünmüş (son bölünme örneÄŸi Sudan’dır) Araplar, I. Dünya Savaşı’na kadar beÅŸ coÄŸrafi bölge, tek entite gibiydi. Ancak iÅŸgalciler bu bölgeleri daha küçük ülkelere ayırarak böldüler. MeÅŸrık, MaÄŸrib, Arap Yarımadası, Irak, Bilad-ı Åžam, Mısır gibi coÄŸrafi parçalarda pek çok Arap devleti ve milliyetçiliÄŸi ortaya çıkarıldı. Araplar 20. Yüzyılın ikinci yarısı boyunca bunu birleÅŸtirmek istediler (Pan-Arabizm) ama baÅŸarılı olmadılar. Åžimdi daha da küçük parçalara bölünüyorlar. Irak fiilen üçe bölündü. Suriye’de de öbekleÅŸmeler oldu. SavaÅŸların sonucunda hem etnik-mezhebi temizlik yapılıyor hem de göç ve sürgünlerle bölgedeki demografi deÄŸiÅŸiyor. Haritalar tabi ki yüzde yüz tutmasa da makalelerde öngörülenler oluyor ÅŸu anda.

ÇEKİÇ GÜÇ HATAYDI

Türkiye de bunu görüyor ve ona göre tedbir alıyor mu? Kamuoyuna yansıyan kadarıyla politikalar ve söylemler düzeyinde gözleminiz ne?

Türkiye her zaman bunu göremedi. 1990’larden itibaren Irak’ın fiilen bölünmesi (Ba’ÅŸika krizindeki tutumlar bunun bir örneÄŸi) bu göz göre göre geldi. ABD karşısında orta büyüklükte bölgesel bir güç olarak, Irak bölünürken biz pek bir ÅŸey yapamadık. Çekiç gücü hatırlatmak gerek. Aynı ÅŸey Suriye’de oldu. Bu defa da Rusya devreye girdi. Bu bizim politikalarımızın aleyhine bir durumdu. ABD’nin müttefiklerini terk ettiÄŸi bir ortamda Rusya karşısında durmak kolay deÄŸil. Türkiye, bölgedeki diÄŸer bölgesel güçler Ä°ran, Suudi Arabistan ve Mısır’a oranla daha güçlü bir ülke olmakla birlikte ABD ve Rusya ile karşılaÅŸtırıldığında aynı ÅŸeyi söylemek zor.

Irak tecrübesi aslında Suriye’de de bu yönde bir geliÅŸmeye doÄŸru gidildiÄŸini gösteriyor. Toplumsal olarak zaten mevcut olan fay hatlarının iç savaÅŸ ve DAEÅž, el-Kaide gibi manivelalar yardımıyla kırıldığını görmekteyiz. Bölgedeki kırılan bu fayları tekrar birleÅŸtirmek imkansız olmasa da bir hayli zor ve uzun bir süreç. Bazen bu süreçleri fark etmekte geç kalıyoruz. Bunun en son örneÄŸi FETÖ.

SURÄ°YE ORTADOÄžU'NUN MÄ°CROCOSMOS'U

Peki ya Suriye özelinde?

Suriye OrtadoÄŸu’nun mikrocosmos’u. OrtadoÄŸu’da mevcut her ÅŸeyin bir arada bulunduÄŸu bir ülke. Ama Suriye aynı zamanda Ä°ran, aynı zamanda Rusya demek biraz da. Rusya ve Ä°ran’ın Suriye'deki varlığı ve etkisi çok uzun yıllara dayanıyor. Rusya Åžam’daki en büyük kültür merkezlerinden birine sahip. Pek çok subay ve bürokrat Rusya diplomalı. Rusya’nın üsleri ve uzmanları uzun yıllardır Suriye’de mevcut. Ordusunu büyük oranda Ruslar eÄŸitiyor. Silahlarda Ruslardan. Rusya’nın Gürcistan ve Ukrayna politikalarını bilenler için, yüzyıllardır sıcak denizlere yani Akdeniz’e inme politikası güden Rusya’nın OrtadoÄŸu ve DoÄŸu Akdeniz’deki son kalesi Suriye’den vazgeçmesi beklenmez. Böylece NATO ülkesi Türkiye’yi de güneyden kontrol etmiÅŸ oluyor. DoÄŸu Akdeniz’deki en önemli üsleri burada.

Ä°ran da  Lübnan’daki müttefiki Hizbullah’a buradan uzanıyor. Suriye’de öteden beri pek çok kültür merkezi var Ä°ran’ın. Ä°ranlı hacıların en önemli uÄŸrak yerlerinden Suriye. Ä°ran gibi On Ä°ki Ä°mam Åžiasına mensup olmasalar da Nusayrilik Åžii mezheplerden ve Esed ailesi ile yönetim bu mezhebe mensup. Böylece Ä°ran da, Irak ve Suriye üzerinden Lübnan’a ulaÅŸmış oluyor. Aynı zamanda Münbit Hilal çevresinde  bir Åžii hilali de teÅŸekkül ediyor.

AMAÇ İÇ SAVAŞ VE YIKIMDI

Amerika’nın deÄŸiÅŸken politikalarının bir sonucu deÄŸil mi Suriye'nin bugünkü durumu?

Şöyle söyleyeyim. Biz tabi baÅŸlangıçta müttefikimiz ABD ile beraberdik. Hatta izah ettiÄŸim sebeplerle ABD bizi Suriye’de bir savaÅŸa sokmaya çalıştı. Ancak Türkiye bütün ısrarlara raÄŸmen tek başına girmeyince bizi terk etti ve bölgede PYD ve YPG ile iÅŸbirliÄŸi yapmaya baÅŸladı. ABD, Rusya ve Ä°ran’ın Suriye’nin yanında durduÄŸu kadar bizim yanımızda durmadı. Bırakın yanımızda durmayı daha sonraki olaylarda gördük ki karşımızda ve ben ÅŸimdi ÅŸunu anlıyorum ki müttefikimiz bizi Suriye’ye iterken, Suriye’yi falan düşünmüyordu. Bunun amacı Türkiye’yi bir iç savaÅŸa sokmaktı, muhatapları dediÄŸi FETÖ’nün ordu komutanları ile girecektik Suriye’ye. Bu orduyla Suriye’ye girseydik o dönemde, Allah korusun düşünmek istemem başımıza gelecekleri.

Türkiye FETÖ, PKK, Suriye konusunda Amerika'yı sert eleÅŸtiriliyor.  DeÄŸiÅŸken ve çifte standart politikaları nedeniyle. Öte yandan Obama’nın seçildiÄŸinde vaatlerini ve bölgede estirdiÄŸi iklimi hatırlamamak imkansız? Hepsi neo-conların yazdığı senaryonun parçası mıydı?

Diplomasi aslında böyle bir ÅŸeydir. Batılılar biraz böyledir. Diplomasi de… Biz daha duygusal olduÄŸumuz için tepkilerimizi hemen ve sert veriyoruz. Batı ise yüzünüze gülerek, kızmadan yapacağını yapar. Bunu bilmemiz lazım. ABD yetkilileri, OrtadoÄŸu'ya gelirken neler yapacakları, jestleri ve davranışları konusunda eÄŸitim alırlar.

YA SURİYE'YE FETÖCÜ ASKERLERLE GİRSEYDİK!

Türkiye'de istenilen iç savaş çıkartılamadı, DAEŞ ve PKK terörüne toplum da devlet de yenilmedi, mücadele kararlılığı var, üstüne bir de darbeden kırk gün sonra Fırat Kalkanı başladı.

Suriye’de bu güne kadar yapılan en önemli ve olumlu hareket Fırat Kalkanı. Ãœstelik ordu büyük ölçüde temizlenmiÅŸken. Darbe teÅŸebbüsünden hemen sonra bunu yapabilmek büyük baÅŸarı. Ama ya daha önce FETÖ’cü komutanlarla girseydik. Allah korudu.

O zaman Türkiye’nin oyun bozucu gücünü göremedi yani Amerika?

Tahmin edemedi. Bu kadar hadiseden sonra TSK’nin gireceÄŸini hesaplamadı. Belki de Ba’ÅŸika tepkisi biraz da bu yüzden. Sadece generallerin yarısı deÄŸil devlet bürokrasisinde de pek çok kiÅŸi görevden alınmış. FETÖ, PKK, DAEÅž pek çok tehlike varken, Türkiye Rusya ile de anlaÅŸarak bu harekatı yaptı. Düşünebiliyor musunuz biz ÅŸu anda Suriye sorununda müttefiklerimiz ile ters düşmüşüz. Suriye sorununda rakip olduklarımızla anlaÅŸarak iÅŸ yapıyoruz.

DÜŞEN UÇAKTA FETÖ-CIA PARMAĞI

Rusya ile yaÅŸanan krizin sebebi uçak kriziydi. Türkiye'nin elini kolunu baÄŸladı. Bu olayda FETÖ-CIA parmağı arıyor musunuz?  

Ben uçak krizini şöyle düşünüyorum, o uçağı vuranlar FETÖ’cü ise ÅŸayet bu mutlaka CIA’nin bilgisi dahilinde yapılmıştır. Zira uçağın düşürülmesi bizi çok zor bir duruma soktu. Hem ekonomik alanda hem Suriye krizinde. Ancak Türkiye bence bu krizi çok iyi yönetti. Rusya ile anlaÅŸtı ve Suriye’ye girebildi. Suriye’ye girilmesini çok önemli bir dış politika baÅŸarısı olarak görüyorum.

SURİYE'DE DENKLEM ÇOK DEĞİŞKEN

Türkiye Fırat Kalkanı'nı Rusya ile iÅŸbirliÄŸi sayesinde yapıyor ama suçüstü yakaladığı Amerika’yı da kendini ve tezlerini desteklemeye mecbur bırakıyor. Åžimdi el-Bâb, Dâbık operasyonları bekleniyor. Åžu anki ÅŸartlar dengeler hala aynı mı?

Suriye ve Irak’ta ÅŸartlar çok deÄŸiÅŸken ve karmaşık ÅŸu anda. Biz Suriye’ye Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile girdik. Türkiye ve ÖSO aynı zamanda ABD’nin müttefiki. ABD’nin diÄŸer müttefiki kim? Türkiye’nin terörist olarak gördüğü PYD. Kime karşı savaşıyoruz DÂİŞ’e yani ABD’nin yok edilmesini istediÄŸi. Rusya ve Esed rejimi de orada. Burada ki temel problem. el-Bâb’ın kimin tarafından alınacağı aslında Suriye’de pek çok soruyu açıklar. Türkiye el-Bâb’ı alırsa bu sefer Esed rejimi ve Rusya ile karşılaÅŸacak. Rusya ve Esed Halep için stratejik olan el-Bâb’ı yani Halep’in kapısını almamızı pek hoÅŸ karşılamaz. Şöyle bir senaryo da olabilir düşünmemiz lazım. Åžu anda DAEÅž oradan çekildi, ÖSO ve Türkiye el- Bâb’ı aldı farz edelim. El-Bâb kiminle karşı karşıya gelecek? Suriye rejimi ordusu ve Rusya, Ä°ran, ikincisi  Menbic bölgesinde PYD yani Amerika. Bu biraz açıklar belki...

EL-BAB SINIRINDA DURALIM

"Türkiye riskli bir durumla kafa kafaya bırakılmak isteniyor olabilir" mi demek istiyorsunuz?

DAEÅž’i kimin yönettiÄŸi çok önemli. Böyle bir strateji uygulayabilir DAEÅž, el-Bâb ve sonrası problemli görünüyor ÅŸu anda.

DAEÅž karşıtı koalisyona baktığımızda yok yok. DAEÅž’in sahibi bir türlü tanımlanamıyor. Ä°ÅŸleyiÅŸ itibari ile size ne görüyorsunuz?

Çok stratejik şeyler yapıyor, bu büyük bir istihbarat örgütü olmadan mümkün değil.

Hangi istihbarat örgütü o?

Onun için elimde bir kanıt yok.

DAEŞ'İN DE FETÖ'NÜN DE ARKASINDA CIA Mİ VAR?

Tüm bu okumalardan çıkarttığınız bir şey olmalı...

Yani benim şüphe ettiÄŸim ABD veya orada bazı klikler olabilir, ama bunun için elimde bir kanıt yok.Tabi ben akademisyenim. Kanıtları bulacak olanlar istihbarat örgütleri. GidiÅŸata baktığımızda hem el-Kaide hem DAEÅž bunların büyük bir istihbarat örgütünün desteÄŸi olmadan yaÅŸamaları zor. En azından kuruluÅŸ aÅŸamasında. Buna FETÖ de dahildir. Ä°zmir’de görev yapan bir vaiz kalkacak, öğretim üyesi olarak benim bile vize alamadığım, bir kısmı totaliter rejimlerle yönetilen ülkelerde okullar açacak, üniversiteler, bankalar, ÅŸirketler kuracak. Büyük bir devlet veya istihbarat örgütü olmadan arkasında. Buna kargalar bile güler.

Åžu çıkıyor buradan: FETÖ gibi DAEÅž’in sahibi de CIA’dir.

Mümkün, olabilir. Yüzde yüz bir şey demiyorum.

BEÅž BENZEMEZ KOALÄ°SYONU

DAEÅž’e karşı koalisyonun bölgedeki müttefiklerine baktığımızda tuhaf bir karmaÅŸa var. Bunun nasıl bir anlamı var?

O da çok komik bir durum. 60 civarında ülke bir DAEÅž'ı ortadan kaldıramıyor. Ama Koalisyon ortaklarının her birinin ayrı ajandası var. ABD, DAEÅž ve Esed rejimine karşı, PYD ile iÅŸbirliÄŸi içerisinde. Rusya DAEÅž’e karşı, Esed’le birlikte Halep’i bombalıyor. Türkiye koalisyonda PYD düşmanı. Bu bir beÅŸ benzemez koalisyonu. DAEÅž ortadan kalkabilir ama esas sorun onlardan alınacak yerleri kimin ele geçireceÄŸi. Musul’da da aynı sorun. Pazarlıklar devam ediyor.

Şuan sanırım Amerika ve Rusya arasındaki anlaşmazlık dolayısıyla yeni bir belirsizlik yaşanıyor?

Özellikle Halep’te durum bu. Halep Rusya’nın insafına terk edilmiÅŸ durumda.

MARE-MENBÄ°C HATTI YETERLÄ°

Dediniz ki Fırat Kalkanı Türkiye’nin Suriye politikasındaki en doÄŸru hamle. Tamam, ama bunun da bir sınırı var. O sınır el-Bâb mıdır?

Bence, PYD kuÅŸağını engellemek için el-Bâb’a kadar girmeye gerek yok. Mâre-Menbiç hattını tutmak yeterli. Bırakın gerisini koalisyon halletsin.

El-Bâb alınmamalı mı yani?

Dâbık alınıp Mare hattına kadar inilmeli ve oradan Mare-Menbic hattı tutulmalı. Bu cep bence Türkiye’nin güvenliÄŸi için yeterli. Ben olsam el-Bâb'da dururum. Çünkü koalisyon dediÄŸiniz devletler samimi deÄŸil o konuda.

Kim olduğu belli olmayan korkunç bir heyulayla karşı karşıya getirmek isteniyor olabiliriz. El-Babdan sonra ilerlersek o plana bir şekilde katılmış olacağız. Tuzağa doğru yani?

Ben öyle düşünüyorum el-Bâb’ı aldığınız zaman karşılaÅŸacağınız Suriye ordusu, Rusya-Ä°ran ordusu aynı zamanda PYD, PKK.  Menbiç bizim için el-Bâb’dan daha önemli. O kantonları engellemek açısından, o cebi almış oluyoruz çünkü.Ama onun daha güneyine inmek yani 40 km'den aÅŸağıya inmek biraz tehlikeli bir durum.

Güvenli bölge oluÅŸturulduktan sonra ÖSO’ya terk ederek Türkiye oradan çıkmalı mı?

ÖSO o bölgeyi Türk askeri olmadan tek başına ÅŸu an itibarıyla tutamaz. Ben el-Bâb’ı almanın Türkiye’nin çıkarları açısından çok elzem olduÄŸunu düşünmüyorum. Cebi tutmak yeterli olabilir.

ARAP BAHARI YAPAY MIYDI?

Biz de röportajın sınırına geldik ama şunu konuşmadan bitirmek istemem. Yaratıcı kaos Irak işgali ve sonra Arap Baharı ile başladı. Arap Baharı doğal mıydı sanal mı?

Arap Baharı’nı demokrasi rüzgârı olarak gördük ve alkışladık. Ancak zamanla bu da büyük devletler tarafından araçsallaÅŸtırıldı. Biz de FETÖ’nün Türk bayrağını dalgalandırdığını Türkçeyi öğrettiÄŸine inanıyorduk. Yani Arap Baharı da böyle bir ÅŸey olabilir.

TÃœRKÄ°YE Ä°SLAM DÃœNYASINDAKÄ° UMUT VEREN TEK ÃœLKE

Türkiye'nin bölge için model ülke olduğuna şüphe yok. Ama Arap Baharına etki oranı neydi sizce, ilham mı dikte mi?

Küçük yaÅŸlardan beri dini eÄŸitim almış, Arapça öğrenmiÅŸ bir akademisyenim. Hemen bütün Ä°slam ülkelerine ziyaretlerim oluyor. Bazılarında uzun süre kaldım. Türkiye Ä°slam dünyası açısından çok önemli. En ileri ve demokratik Ä°slam ülkesi. CoÄŸrafya olarak da çok stratejik bir yerde. Mesela bu açıdan bir Malezya deÄŸil. Ä°slam Dünyasının tam kalbinde. Eski Dünyanın merkezindeyiz. Üç kıtanın ortasında. Avrupa, Asya ve Afrika. Batı ve DoÄŸu arasında köprüyüz her anlamda. Tarihi olarak Orta Asya’dan gelip Selçuklular, Memluklar ve Osmanlı Devletini kurmuÅŸuz ve Nihayet Cumhuriyet. Bunlar farklı devletler deÄŸil sadece rejim deÄŸiÅŸmiÅŸtir. Anadolu ve Balkanları Ä°slamlaÅŸtırdık tarihte. KurtuluÅŸ savaşı verip kazanan ve Ä°ran’la birlikte yabancı yönetim altına girmemiÅŸ ender Ä°slam ülkelerindeniz. Bunun bagajı hep mevcut.

İslam dünyasında mazlumların baktığı bir ülkeyiz bütün mazlumların gözünün, ümidinin olduğu bir ülkeyiz. İslam Dünyasında en gelişmiş demokrasiye sahibiz. Sanayi, ticaret ve turizm alanlarında gelişmişiz. Çok stratejik bir konumdayız. Tabii ki bunu düşmanları da çok olacak.Türkiye İslam Dünyasında ümit vadeden tek ülke. Yemen ile aramızda savaştan önce yüz yıllık, Suriye ile yaşam standardı açısından 40 yıllık fark vardı. Bence devletlerin en önemli sermayesi insandır. Tabi varlıkları değil. Türk insanının gelişmişlik derecesi ve açık görüşlülüğü önemli. İslâm anlayışımız ve uygulamamız da. İnsan sermayemize yatırım yapmamız gerek.

ARAP BAHARI ARAÇSALLAŞTIRILDI

Yaratıcı kaos için güdülendi mi peki Arap Baharı?

Ben tarihçiyim. Tarihçilerin en önemli özelliÄŸi olaylara uzaktan bakmalarıdır. YaÅŸadığımız bir süreç hakkında bir ÅŸeyler yazmak, konuÅŸmak hep risklidir. Mesela Balyoz sürecinde yazılanların yanlış olduÄŸunu ancak ÅŸimdi anlayabiliyoruz. Onun için olaylar sıcakken, yaÅŸanırken söylediÄŸimiz ÅŸeyler yanlış olabilir. Biraz zaman geçmesi gerekir. Bu yüzden Arap Baharıyla ilgili belki on sene sonra bir ÅŸey söylenebilir. Åžu anda söyleyeceÄŸimiz ÅŸeylerin yanlış olma riski var. Olayların nereye evirileceÄŸini kestiremiyoruz. Arap baharı doÄŸal olarak ortaya çıkmış olsa dahi Büyük güçler tarafından maalesef araçsallaÅŸtırıldı. Süreci kendi çıkarları doÄŸrultusunda etkilediler. Åžu anda sadece Tunus’ta baÅŸarılı olmuÅŸ görünüyor. Tunus Arap ülkeleri açısından karakteristik oluÅŸturacak çapta deÄŸil. Küçük ve farklı bir tecrübeye sahip. Demokrasi tecrübesi var  ve eÄŸitim düzeyi nispeten yüksek. Etnik ve mezhebi sorunları da yok.

ORTADOĞUDA GERİ DÖNÜŞ ÇOK ZOR

Bu coğrafyada kan durdurulduktan sonra yaraların her anlamda sarılması ve eskiye dönmek ne kadar mümkün? Suriye'de millet fikriyatı oluşmadı belki ama bir Suriyelilik vardı yine de. Irak için de öyle. Yüz yıllık yaşanmışlık var netice itibariyle.

Normalde Araplar, coÄŸrafi 3-4 bölgede yaÅŸayan tek bir entiteydi. Osmanlı devleti yıkıldıktan sonra kolonyalist devletler, sınırları belirleyerek, Arap milliyetçilikleri ortaya çıkarttılar Ãœrdünlülük, Suriyelilik, Bahreynlilik vs. yüz yıllık süreçte bunlar oluÅŸtu. Sınırlarda üç aÅŸağı beÅŸ yukarı kabul gördü. BaÅŸkaları tarafından çizilse de alışıldı. Åžayet kolonyal sürecin ardından kurulan devletler Türkiye’de olduÄŸu gibi eÅŸit vatandaÅŸlık düzeyinde demokrasiye geçebilseydi durum farklı olurdu. Bunun tam tersi oldu. Bu ülkeler bağımsızlıklarını kazandıktan sonra darbeler ve ardından totaliter rejimler tarafından yönetildi. Bu totaliter rejimler, soÄŸuk savaÅŸ esnasında bir kısmı ABD, diÄŸer kısmı SSCB kampı tarafından desteklendi. Mesela Suriye'yi kim temsil ediyor? Esed ailesi, yani Nusayriler. O zaman Sünniler de bir Suriyelilik bilinci oluÅŸmuyor. Sünnilik, Nusayrilik, Dürzilik gibi daha alt kimlikler daha önemli oluyor. Suriye’de 600.000 kiÅŸi öldü. 10 milyon insan göç etti. Bundan sonra bu insanları aynı devlette yaÅŸatmak çok zor. Bosna ve Lübnan’da devletin yürümediÄŸi gibi. EÅŸit vatandaÅŸlık temelinde devletler kurulmaz ve anayasalar Lübnan’da olduÄŸu gibi etnik ve mezhebi farklılıklara göre oluÅŸturulursa iÅŸlemeyen devletler ortaya çıkıyor. Benim söyleyebileceÄŸim en olabilecek ÅŸey zayıf bir konfederasyon;  onun dışında gidiÅŸat bölünme yönünde.

Sykes Picot yüz yıl sonra kısmen de olsa gerçekleşiyor yani?

Bu Sykes Picot’dan daha farklı. Daha mikro devletler ortaya çıkıyor. Mesela Fransa Suriye’de Nusayrilerin ayrılık isteklerini reddetmiÅŸti. O zaman BeÅŸÅŸar Esed’ in dedesi “bize ayrı devlet kurun veya Lübnan’a baÄŸlayın; Sünnilerin ellerine bırakmayın” diye mektup yazmıştı Fransızlara.  Ama Fransa izin vermemiÅŸti buna.

İKİ YIL YAŞADIĞIM SURİYE İÇİN ÇOK ÜZÜLÜYORUM

Bölgede, Suriye'de yaşananları gördükçe ne hissediyorsunuz?

1993’ten beri Suriye’ye gidip gelen ve savaÅŸtan önce Åžam üniversitesinde iki yıl öğretim üyesi olarak çalışan birisi olarak çok üzülüyorum. Åžam’da pek çok arkadaşım vardı. Her biri bir yerlere dağıldı. Zengin olanlar beÅŸ parasız mülteci durumuna düştü. Daha kötüsü ölenler oldu. Kadınlar, çocuklar ve yaÅŸlılar periÅŸan oldu.

Ben Kastamonuluyum. Sanki Kastamonu’nun,  yakınlarımın, arkadaÅŸlarımın yok olduÄŸunu görmüş gibi oluyorum Åžam’da ve Halep’te ve çok üzülüyorum. Suriye çok güzel bir ülkeydi. Tarihteki üç önemli medeniyet merkezinden biriydi Münbit Hilal. Arap Dünyasının en önemli kültür merkezlerindendi. 6-7000 yıllık ÅŸehirler. Roma, Bizans, Emevi, Eyyubi, Memluk, Osmanlı yapılarının bulunduÄŸu bir yer. Ä°lk alfabenin bulunduÄŸu topraklar. DoÄŸu Akdeniz.

Suriyeliler, Türklerin Arapça konuÅŸan versiyonu gibidir. Mutfağımız, yediÄŸimiz, içtiÄŸimiz, fizyonomimiz. Suriyelilerle bin yıllık kültür ve medeniyet ortaklığımız var. Arapların belki de en mutedilleri. DAEÅž’in normal ÅŸartlarda asla yer bulamayacağı bir toplumdu. En çok da buna üzülüyorum.

Kaynak: star.com

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.